vazgeçilmez

listen to the pronunciation of vazgeçilmez
التركية - الإنجليزية
irrevocable
(Konuşma Dili) die hard
necessary
inalienable
must-have
indispensable

Both air and water are indispensable for life. - Hem hava hem de su hayat için vazgeçilmezdir.

Air is indispensable to life. - Hava, yaşamak için vazgeçilmezdir.

vazgeçilmez koşul
sine qua non
vazgeç
back off
vazgeç
(Bilgisayar) abort
vazgeç
given up

I've given up eating meat. - Et yemekten vazgeçtim.

Tom has all but given up. - Tom neredeyse vazgeçti.

vazgeç
gave up

I gave up smoking for health. - Ben sağlık için sigara içmekten vazgeçtim.

I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up. - Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.

vazgeç
throw over
vazgeç
{f} forsaking
vazgeç
thrown over
vazgeç
{f} forsaken
vazgeç
dispense with

It seems unlikely that any society could completely dispense with myths. - Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.

We cannot dispense with the rainforests. - Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.

vazgeç
forsake
vazgeç
deter
vazgeç
waive
vazgeç
abdicate

The king was forced to abdicate. - Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.

vazgeç
forsook
vazgeç
desist from
vazgeç
renounce

He renounced the ownership of the land. - Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.

I can't believe he renounced his U.S. citizenship. - Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.

vazgeç
lay aside
vazgeç
abjure
vazgeç
give up

I won't give up, no matter what you say. - Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.

Jefferson was not ready to give up his plan. - Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.

vazgeç
forgo

Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold. - Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.

vazgeç
desist
vazgeç
givenup
vazgeç
throwover
vazgeç
cancel
vazgeç
gaveup
vazgeç
giveup
vazgeç
thrown#over
vazgeç
thrownover
vazgeç
throw#over
vazgeçilmez
المفضلات