I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer.
- Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti.
I gave up smoking a year ago.
- Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
- Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
He is too proud to give up.
- O vazgeçemeyecek kadar çok gururludur.
I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail.
- Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.