Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
I gave up smoking a year ago.
- Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
It seems unlikely that any society could completely dispense with myths.
- Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced smoking and drinking.
- O, sigara ve içki içmekten vazgeçti.
He renounced the ownership of the land.
- Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.