It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
You have reached your destination.
- Varmak istediğiniz yere ulaştınız.
They are negotiating to reach a satisfactory compromise.
- Onlar tatmin edici bir uzlaşmaya varmak için müzakere ediyorlar.
Is there a tour guide available?
- Müsait bir tur rehberi var mı?
Is there a room available for tonight?
- Bu gece için mevcut bir oda var mı?
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
It took me two hours to get to Yokohama.
- Yokohama'ya varmak iki saatimi aldı.
It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Do you have time to help me?
- Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
Tom believes that life exists on other planets.
- Tom, diğer gezegenlerde yaşamın var olduğuna inanmaktadır.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
There are 340 species of hummingbirds.
- Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
How did you get inside? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
How did you get in? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
- Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
We have to come to some agreement.
- Bir anlaşmaya varmak zorundayız.
I think that there is a man in there.
- Sanırım orada bir adam var.
There's someone in there.
- Orada içeride biri var.
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz.
- Tomorrow we expect variable weather with a likely chance of precipitation.