Among the manufacturers of so-called consumer electronics, there exists ruthless cut-throat competition.
- Tüketici elektroniği denen üreticiler arasında acımasız bir rekabet vardır.
Other life probably exists out there and perhaps in many places.
- Muhtemelen oralarda ve belki de birçok yerde başka yaşamlar vardır.
We have little money available for the research.
- Araştırma için mevcut az paramız var.
Is there a tour guide available?
- Müsait bir tur rehberi var mı?
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Do you have time to help me?
- Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Do you believe that God exists?
- Allah'ın var olduğuna inanıyor musun?
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
There are 340 species of hummingbirds.
- Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
How did you get in? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
I'll get in touch with you as soon as I arrive.
- Varır varmaz seninle temas kuracağım.
I have a right to be in there.
- Orada olmaya hakkım var.
There's somebody in there.
- Orada içeride biri var.
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
Is there anything to drink in the refrigerator?
- Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
Fiyatlar değişken, o yüzden dükkân dükkân dolaşın.
- The prices are variable, so shop around.
C'deki değişken isimler büyük küçük harfe duyarlıdır.
- Variable names in C are case sensitive.