Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
We have little money available for the research.
- Araştırma için mevcut az paramız var.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
- Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Tom believes that life exists on other planets.
- Tom, diğer gezegenlerde yaşamın var olduğuna inanmaktadır.
I do not believe that God exists.
- Allah'ın var olduğuna inanmıyorum.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There is a book on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap var.
There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
Get inside and lock your doors! Close your windows! There is something in the fog!
- İçeri gir ve kapılarını kilitle! Pencerelerini kapat! Sisin içinde bir şey var!
How did you get in? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
I think that there is a man in there.
- Sanırım orada bir adam var.
There's someone in there.
- Orada içeride biri var.
Is there anything to drink in the refrigerator?
- Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz.
- Tomorrow we expect variable weather with a likely chance of precipitation.