Tom brutally beat Mary to death.
- Tom, Mary'yi vahşice ölümüne dövdü.
She was brutally murdered.
- O, vahşice öldürüldü.
They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Onlar müziğin vahşi canavarı sakinleştirdiğini söylüyorlar ama benim için şahsen, o beni ne rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
There are still some savage tribes on that island.
- O adada hâlâ bazı vahşi kabileler var.
Some wild cats live under my neighbor's house.
- Bazı vahşi kediler komşumun evinin altında yaşarlar.
The sun goes down in a wild blaze of color.
- Güneş vahşi bir renk aleviyle batıyor.
Those dogs aren't as ferocious as they look.
- Bu köpekler göründükleri kadar vahşi değil.
A tiger is a very ferocious kind of animal.
- Kaplan çok vahşi bir hayvan türüdür.
A feral farm cat bit Tom's hand.
- Bir vahşi çiftlik kedisi Tom'un elini ısırdı.
Farm cats are usually feral or semi-feral.
- Çiftlik kedileri genellikle vahşi veya yarı vahşidir.
They are much more savage than those they call barbarians.
- Onlar, barbar dediklerinden çok daha vahşidirler.
They call themselves civilized, but they're just as savage as those they call barbarians.
- Kendilerine uygar diyorlar ama barbar dedikleri kadar vahşiler.
Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
- Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
A fierce dog attacked the girl.
- Vahşi bir köpek kıza saldırdı.
Yabani hayvanlar ormanda yaşar.
- Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar.