vadiler

listen to the pronunciation of vadiler
التركية - الإنجليزية
dales
plural of dale
vadi
valley

We hiked through a beautiful green valley. - Biz güzel yeşil bir vadi boyunca gezdik.

Tom can play Red River Valley on the harmonica. - Tom armonikayla Kırmızı Nehir Vadisi'ni çalabilir.

vadi
dale

A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale. - Bir rüzgar esintisi Curdken'in şapkasını uçurdu, ve o onu tepe ve vadinin üzerinde kovalamak zorunda kaldı.

vadi
{i} canyon
vadi
vale
vadi
{i} combe
vadi
valen
vadi
col

The valley of the Colosseum is enclosed by a number of hills. - Kolezyum vadisi birkaç tepe ile çevrilidir.

If it snows on the mountain, it is cold in the valley. - Eğer dağda kar yağarsa, vadide hava soğuktur.

vadi
glen

That glen was beautiful on a calm day. - O vadi sakin bir günde güzeldi.

vadi
(g. afr.) kloof
vadi
(Askeri) bottom of hill
vadi
clough
vadi
subject, topic
vadi
coombe
vadi
gorge
vadi
sense, tenor, line
vadi
dell
vadi
wadi, wady, waddy
vadi
coomb
vadi
valley koyak
vadi
gulch
vadi
{i} bottom
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) MEHAVİ
VADİ
(Osmanlı Dönemi) Yol, tarz, usül
VADİ
(Osmanlı Dönemi) İki dağ arasındaki uzun çukur. Dere. Bir nehrin aktığı yer. Nehir yatağı
VADİ
(Osmanlı Dönemi) Saha
Vadi
koyak
Vadi
(Osmanlı Dönemi) İYALET
vadi
İki dağ arasındaki geçit, koyak: "Vadinin hemen kıyı başında idi ve çevresinde beş karaltı vardı."- T. Buğra
vadi
Alan, yol, tarz: "... münakaşa kızışınca lakırtıyı hemen meslek bakımından çok zararlı bir vadiye, yani şahsiyata sürüklediklerini hatırlarız."- B. Felek
vadi
Alan, yol, tarz
vadi
Akarsuyun içinde aktığı, kaynaktan ağıza doğru sürekli inişi bulunan arazi türünü tanımlamak için kullanılan ve bir kaç kilometre ya da binlerce kilometrekare genişliğinde olabilen coğrafi alan
vadi
İki dağ arasındaki geçit, koyak
vadiler
المفضلات