We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
She was born in a remote village in Nepal.
- O, Nepal'de uzak bir köyde doğdu.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh.
- Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'tan sadece 115 kilometre uzak.
An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
He is far from perfect.
- O mükemmel olmaktan uzaktır.
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
Tom put his bags in the trunk, then hopped in the car and drove off.
- Tom çantalarını bagaja koydu, sonra arabaya bindi ve arabayla uzaklaştı.
It is not far away from the hotel.
- O, otelden çok uzakta değildir.
I saw a light far away.
- Ben uzakta bir ışık gördüm.
There is a place not far off from here where we can use the phone.
- Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
- Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
Tom lives in an apartment not far from my place.
- Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
Tom found Mary an apartment not too far from where she works.
- Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
- Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
They moved farther away from the fire.
- Onlar yangından uzaklaştılar.
Try to stay out of trouble.
- Beladan uzak kalmaya çalışın.
We need to keep bacteria out of food.
- Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
It's highly unlikely that our taxes will be lowered.
- Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.
It's very unlikely Tom knows how to play mahjong.
- Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.
Your composition is free from all grammatical mistakes.
- Kompozisyonun tüm dil bilgisi hatalarından uzak.
With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
The invention of the telephone made it possible to communicate with people far away.
- Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi.
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
She heard a dog barking in the distance.
- O, uzakta bir köpek havlaması duydu.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
Tom got back in his car and drove away.
- Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
He returned back home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
They must be removed.
- Onlar uzaklaştırılmalı.