Tom couldn't help falling asleep.
- Tom uyumaktan kendini alamadı.
Louisa sat in the car crying, until her foot fell asleep. She shook her foot violently, afraid the numbness would turn to frostbite.
They slept a little in the room.
- Onlar, odada biraz uyudular.
I can't take it anymore! I haven't slept for three days!
- Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!
Robin looks very cute when he's sleeping.
- Robin uyurken çok sevimli görünüyor.
It seems that the children will have to sleep on the floor.
- Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
My mother has a kip every afternoon.
- Annem her öğleden sonra uyur.
I want to have a kip.
- Ben uyumak istiyorum.
Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
- Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
He's sleeping like a baby.
- Bir bebek gibi uyuyor.
I have to get to sleep! I've got classes tomorrow.
- Uyumalıyım! Yarın derslerim var.
It was too muggy for me to get to sleep last night.
- Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.