Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
A noise aroused me from my sleep.
- Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
I've been having trouble waking up.
- Uyanmakta zorlanıyorum.
I walked softly for fear of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaktan korktuğum için yavaşça yürüdüm.
He seemed to have just woken up from a dream.
- Az önce bir rüyadan uyanmış gibi görünüyordu.
I was woken up by the sound of thunder this morning.
- Bu sabah gök gürültüsü ile uyandım.
My mother woke me up saying It's a quarter past seven.
- Annem saat 07:15 diyerek beni uyandırdı.
The alarm woke up Mayuko.
- Alarm Mayuko'yu uyandırdı.
Please wake me at six.
- Lütfen altıda beni uyandır.
Although the alarm rang I failed to wake up.
- Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.
The police found a truck matching that description.
- Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.