utanarak

listen to the pronunciation of utanarak
التركية - الإنجليزية
ashamedly
shyly

Mary shyly raised her hand. - Mary utanarak elini kaldırdı.

That's a Christmas present for you, Anne, said Matthew shyly. - Matthew utanarak Bu senin için bir Noel hediyesi, Anne dedi.

blushing
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

With joy and shame, she blushed to her ears. - Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.

Stop looking at me like that, you'll make me blush. - Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

He is not ashamed of being poor. - O, fakir olmaktan utanmıyor.

I'm ashamed to say that it's true. - Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.

السويدية - التركية

تعريف utanarak في السويدية التركية القاموس.

Utan
olada
Utan
ezeli
Utan
olmasaydı
utan
onsuz
utan
yapılmadan
utan
olmadan
utan
sensiz
utan
gerek kalmadan
utan
kullanmadan
utan
olmaksızın
utan
bırakmadan
utan
yoklu
utanarak
المفضلات