O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
- She wanted to get away from everyday life.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Leyla her gün Sami ile konuştu.
- Layla talked to Sami everyday.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.