usûl

listen to the pronunciation of usûl
التركية - الإنجليزية

تعريف usûl في التركية الإنجليزية القاموس.

usul
method
usul
way

The only way I can eat oatmeal is with a lot of sugar. - Yulaf ezmesini yiyebileceğim tek usul bol şekerlidir.

Tom got it done right way. - Tom onu usulüne göre yaptırdı.

usul
modus
usul
quietly
usul
(Muzik) tempo
usul
(Ticaret) proceeding
usul
sort
usul
time
usul
routine
usul
base
usul
gently

The wind gently kissed the trees. - Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.

usul
style
usul
technique
usul
order

Congratulations are definitely in order. - Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.

usul
method, way " yöntem, tarz; tempo, time
usul
process
usul
formality
usul
practice
usul
wise
usul
usage
usul
mus. rhythmic pattern, rule which regulates the metric structure of a composition
usul
cut
usul
system
usul
method, system, procedure, way
usul
observance
usul
brand
usul
(Hukuk) mode, practice, procedure, method
usul
procedure
usul
rite
usul etüdü
(Askeri) method study
usul hukuku
judicial process
usul anlaşmaları
(Askeri) procedural arrangements
usul hukuku
law of procedure
usul hukuku sorunu
(Ticaret) procedural issue
usul incelemesi
(Ticaret) examination of procedures
usul kuralları
(Hukuk) rules of procedure
usul kuralı
rule of procedure
usul manası veren önek
(Kanun) nomo-
usul muamelelerinin durması
(Kanun) cessation of procedure
usul tutmak
to beat time
usul usul
gently, quietly
usul ve adap
proper way, proper procedure
usul ve füru hısımlığı
(Kanun) lineal consanguinity
usul
{i} manner
normal usul
(Politika, Siyaset) normal procedure
yeni usul
innovation
usul
rule
usul
consuetude
vergi usul kanunu
tax procedure law
eski usul
old style
idari usul yasası
(Kanun) administrative procedure law
kıymet takdirinde usul
(Kanun) procedure of valuation
normal usul
(Hukuk) standard procedure
usul
nomo
usul
lex
usul
formula
usul
strain
usul
modality
zımni usul
(Hukuk) silence procedure
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) bir hedefe ulaşmak için tutulan yol, tarz, metod
(Osmanlı Dönemi) ARUZ
USUL
(Osmanlı Dönemi) (Asıl. C.) Ana, baba. Cedler
USUL
(Osmanlı Dönemi) İstinadgâh
USUL
(Hukuk) Yöntem; yol yordam; bir işin yapılma süreci; bir işlemin yapılmasına ilişkin olarak izlenecek yol; prosedür
USUL
(Osmanlı Dönemi) Tarz, metod, tertip
USUL
(Osmanlı Dönemi) Râcih delil, kaide. Asıllar, kökler, temeller. Bir ilmin asıl mevzuundan önce öğrenilmesi lâzım gelen esaslar. Bir hedefe ulaşmak için tutulan düzenli yol
usul
Yol, yöntem: "Burada ne kadar av varsa o kadar da avlanmak usulü vardır."- H. C. Yalçın
usul
Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz
usul
Yavaş, alçak olarak
usul
Yavaş, sessiz
usul
Klasik Türk müziğinde tempo: "Kendilerine nota, usul filan öğretilecek olursa bunlardan çok şey beklenebilir."- O. C. Kaygılı
usul
Kökler, asıllar
usul
Yavaş, alçak olarak: "Ala gözlü benli dilber / Usul söyle söz ederler"- Karacaoğlan
usul
Bilimde belli bir sonuca erişmek için, belli iike ve kurallara göre izlenen yol, metot
usul
Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri
usul
Alaturka müzikte tempo
usul
Yol, yöntem
usul
Bir yasama veya idare işleminin hazırlanması, yapılması veya yürürlüğe konması sırasında uyulması gereken hükümler ve izlenecek yollar
usul
Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz: "Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu."- H. Taner
usul
Klasik Türk müziğinde tempo
USUL EKONOMİSİ
(Hukuk) Davaların (gerçeğe uygun olarak) çabuk, ucuz ve basit bir yargılama sonucunda çözümlenmesi kuralı
USUL HUKUKU
(Hukuk) Yargılamaya ilişkin kuralları sistemleştirip inceleyen hukuk dalı; yargılama hukuku
USUL İŞLEM TEKSİFİ
(Hukuk) Usul işlemlerinin zaman ve yer bakımından bir araya toplanması
USUL İŞLEMİ
(Hukuk) Yargılamanın yürütülmesine ilişkin olarak mahkemece veya taraflarca yapılan işlemler; örneğin, dava dilekçeleri, savunma dilekçeleri
usul boy
Biçimli endamı olan
usul usul
Usulcacık
Usul
(Osmanlı Dönemi) TEAMÜL
usûl
المفضلات