Tom gürültülü bir şekilde güldü.
- Tom laughed uproariously.
Annem gürültücü olmamamı söyledi.
- My mother told me not to be noisy.
Öğretmen, gürültücü olduğu için sınıfını azarladı.
- The teacher scolded her class for being noisy.
Onun müziği çok gürültülü.
- His music is too noisy.
Gürültülü sınıfta kendimi duyuramadım.
- I couldn't make myself heard in the noisy class.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.