Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı.
- Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.
Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- You're on top of the bell curve.
Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
- St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
Tom banyo tartısı üzerine çıktı.
- Tom stepped onto the bathroom scales.
Cesur şövalye saldırganın üzerine gitmek için o anda tereddüt etmedi.
- The bold knight didn't hesitate at the time to go onto the offensive.
Tom torbanın içindekileri masanın üstüne boşalttı.
- Tom emptied the contents of the sack onto the table.
O masanın üstüne atladı.
- He jumped onto the table.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.