Sami hayatını milyon dolarlık anlaşmaları kontrol ederek geçirdi.
- Sami spent her life controlling million-dollar deals.
Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my emotions.
Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my anger.
Polis kalabalığı kontrol ediyordu.
- The police were controlling the crowd.
Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.
- The pilot was having trouble controlling the aircraft.
Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.
- Controlling my emotions is not my forte.
Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my emotions.