Bu test maiyeti istikrarsız.
- This test suite is unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
- People's emotional lives are becoming more and more unstable.
Tom bana Mary'nin duygusal yönden kararsız olduğunu söyledi.
- Tom told me Mary was emotionally unstable.
Tom'un kararsız olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is unstable.
Nisan ayında hava dengesiz.
- The weather in April is unstable.
O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
- She's mentally unstable and probably a killer.
Moda değişken bir şeydir.
- Fashion is a fickle thing.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.