Tom son derece istikrarsız.
- Tom is extremely unstable.
Bu test maiyeti istikrarsız.
- This test suite is unstable.
Tom bana Mary'nin duygusal yönden kararsız olduğunu söyledi.
- Tom told me Mary was emotionally unstable.
Leyla son derece kararsızdı.
- Layla was extremely unstable.
Leyla son derece dengesizdi.
- Layla was extremely unstable.
O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
- She's mentally unstable and probably a killer.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Moda değişken bir şeydir.
- Fashion is a fickle thing.