Görülmemiş yollar denenmeli.
- Unprecedented ways should be tried.
Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.
- This is totally unprecedented.
Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.
- This is totally unprecedented.
Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.
- This is an unprecedented gesture.
Bu yıl durum eşi görülmemiş.
- The situation this year is unprecedented.
... But doesn't unprecedented rumors used-- ...
... was unprecedented and unimaginable relative to anything that had come before. But it ...