Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en mavi yaban mersinidir. Onlar neredeyse doğal olmayan mavidir.
- These are the bluest blueberries I have ever seen. They're almost unnaturally blue.
Mary, Tom'un gelincikler için tutkusu hakkında doğal olmayan bir şey olduğundan şüphe ediyor.
- Mary suspects that there is something unnatural about Tom's passion for stoats.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Onu çok yapmacık buldum.
- I found that very unnatural.