O doğal olmayan bir ölümle öldü.
- He died an unnatural death.
Mary, Tom'un gelincikler için tutkusu hakkında doğal olmayan bir şey olduğundan şüphe ediyor.
- Mary suspects that there is something unnatural about Tom's passion for stoats.
Onu çok yapmacık buldum.
- I found that very unnatural.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
Tom dudaklarını yapay olarak boyayan ve kulak memelerini delen kadınların bulunduğu bir kültürden geliyor.
- Tom comes from a culture where women artificially color their lips and put holes in their earlobes.
Suni deri gerçeğiyle karşılaştırılamaz.
- Artificial leather can't compare with the real thing.
Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en mavi yaban mersinidir. Onlar neredeyse doğal olmayan mavidir.
- These are the bluest blueberries I have ever seen. They're almost unnaturally blue.
Hobilerimden birisi yapay çiçekler yapmaktır.
- One of my hobbies is making artificial flowers.