Mary, Tom'un gelincikler için tutkusu hakkında doğal olmayan bir şey olduğundan şüphe ediyor.
- Mary suspects that there is something unnatural about Tom's passion for stoats.
O doğal olmayan bir ölümle öldü.
- He died an unnatural death.
Onu çok yapmacık buldum.
- I found that very unnatural.
Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.
- Our artificial island isn't very well forested yet.
Yapay uydu yörüngesine fırlatıldı.
- The artificial satellite was launched into the orbit.
Suni deri gerçeğiyle karşılaştırılamaz.
- Artificial leather can't compare with the real thing.
Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en mavi yaban mersinidir. Onlar neredeyse doğal olmayan mavidir.
- These are the bluest blueberries I have ever seen. They're almost unnaturally blue.
Hobilerimden birisi yapay çiçekler yapmaktır.
- One of my hobbies is making artificial flowers.