تعريف uniformed في الإنجليزية التركية القاموس.
- üniformalı
Gönüllüler üniformalı olacak.
- Volunteers will be uniformed.
Suç yerinde üç tane üniformalı polis memuru vardı.
- There were three uniformed police officers at the crime scene.
- (sıfat) üniformalı
- uniform
- tekdüze
- uniform
- üniforma
Amerika'daki kilise okullarının ve bazı özel okulların üniforması vardır, onlar yaygın değildir.
- While some private and church schools in America have uniforms, they are not common.
Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz?
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
- uniform
- forma
Lisedeyken bir forma giymek zorunda mıydınız?
- Did you have to wear a uniform when you were in high school?
Tom futbol formasını giyiyor.
- Tom is wearing his soccer uniform.
- uniform
- yeknesak
- uniformed services contingency option act
- (Askeri) ASKERİ PERSONEL KESİNTİLİ EMEKLİ MAAŞI KANUNU: Bir askeri personele, emekli durumundayken ölümü halinde, maksadıyla, emekliliğinden önce kesintili bir emeklilik maaşı seçme fırsatı veren kanun
- uniform
- üniforma giydirmek
- uniform
- aynı yapmak
- uniform
- standartlaştırmak
- uniform
- değişmeyen
- uniform
- aynı
Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.
- All of the students have to wear the same uniform.
Adam arabasını aynı hızda sürdü.
- The man drove his car at a uniform speed.
- uniform
- yaknesak
- uniform
- (Otomotiv) eşit dağılımlı
- uniform
- (Biyokimya) birbiçim
- uniform
- yeknesaklaştırmak
- uniform
- bir kararda
- uniform
- (İnşaat) eş oran
- uniform
- üniform
Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
- The school rules require students to wear school uniforms.
Amerika'daki kilise okullarının ve bazı özel okulların üniforması vardır, onlar yaygın değildir.
- While some private and church schools in America have uniforms, they are not common.
- uniform
- (İnşaat) eşdağılım
- uniform
- tekboy
- uniform
- kıyafet
- uniform
- değişmez
- uniform
- tek şekilli
- uniform
- intizamlı
- uniform
- benzer aynı tarzda
- uniform
- (Otomotiv) homojen
- uniform
- benzer
- uniform
- monoton
- uniform
- tek tip elbise
- uniform
- tek biçimli
- uniform
- düzenli
Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor.
- The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned.
- uniform
- birörnek
- uniform
- naval uniform
- Civilian Health and Medical Program for the Uniformed Services
- (Askeri) Silahlı Kuvvetler Sivil Personel Sağlık Hizmetleri Programı
- uniform
- birörnek, tekbiçimli, tekşekilli, aynı: All the boxes are of a uniform size, shape and weight. Bütün kutuların boyu, biçimi ve ağırlığı
- uniform
- {s} bir örnek
- uniform
- {i} resmi elbise
- uniform
- out of uniform üniforması eksik
- uniform
- hepsi bir şekilde
- uniform
- {s} 1. birörnek, tekbiçimli, tekşekilli, aynı: All the boxes are of a uniform size, shape and weight. Bütün kutuların boyu, biçimi ve ağırlığı
- uniform
- ünifotma
- uniform
- asker elbisesi
- uniform
- (Askeri) ÜNİFORMA; TEK BİÇİMLİ; KIYAFET: Askeri kuvvetlere mensup personel tarafından giyilen ve teferruatı tayin ve tespit edilmiş olan, elbise; özellikle Ordu kıyafet kararnamesiyle tespit edilmiş elbise, teçhizat ve diğer eşya
- uniform
- birbirine benzer şekle sokmak
- uniform
- (Nükleer Bilimler) birbiçimli,tek şekilli,tekdüze, tek biçimli
- uniform
- değişmez şekilli
- uniform
- aynı şekilde olan
- uniform
- tek çeşit
- uniform
- tekbiçimli
- uniform
- tekşekilli
- uniform
- uniform
- uniform
- düzgün