unfamiliar, not yet part of one's experience

listen to the pronunciation of unfamiliar, not yet part of one's experience
الإنجليزية - التركية

تعريف unfamiliar, not yet part of one's experience في الإنجليزية التركية القاموس.

strange
tuhaf

Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar. - Private detectives were hired to look into the strange case.

Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf. - It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.

strange
{s} garip

Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum. - I heard a strange noise coming from Tom's room last night.

Garip bir keşif yaptılar. - They made a strange discovery.

strange
{s} yabancı

Bir köpek yabancılara havlar. - A dog barks at strangers.

Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı. - A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.

strange
{s} acayip

İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmalarına acayip olarak bakmıyorlar. - People no longer consider it strange for men to let their hair grow long.

Bazen acayip bir adam olabiliyor. - Sometimes he can be a strange guy.

strange
{s} bilinmeyen

Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır. - His hobby is collecting strange butterflies.

strange
{s} acemi
strange
yabancılık
strange
yadırgı
strange
acayiplik
strange
görülmemiş
strange
şaşılası
strange
tecrübesiz
strange
alışık olmayan
strange
{s} işe yabancı
الإنجليزية - الإنجليزية
strange

She's probably sitting there hoping a couple of strange detectives will drop in.

Unfamiliar, not yet part of ones experience
strange
unfamiliar, not yet part of one's experience
المفضلات