Tom Mary'yi insafsızca suçladı.
- Tom accused Mary unfairly.
Seni insafsızca suçladım. Üzgünüm.
- I accused you unfairly. I'm sorry.
Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
- I would rather die than do such an unfair thing.
Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
- It would be unfair if we treated him so badly.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Tom Mary'yi insafsızca suçladı.
- Tom accused Mary unfairly.
Senin eleştirin çok insafsız.
- Your criticism is very unfair.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... unfairly prejudice or boost, if you will, their content ...