Bir otlakçı çalışma numarası yapmayan biridir.
- A bum is someone who doesn't pretend to work.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
- The old selection process for judges was very unfair.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Hawaii'de bir sürü plaj serserisi var.
- There are a lot of beach bums in Hawaii.
Serseri gibi giyinip gelme.
- Don't come dressed like bums.
Ben bütünüyle berbattım.
- I was totally bummed.
Onun sıska bir sakalı bozuk bir bacağı var.
- He has a scraggly beard and a bum leg.
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Seni insafsızca suçladım.
- I've accused you unfairly.
Tom insafsızca davranıldığından şikayet etti.
- Tom complained that he had been unfairly treated.
bum deal.
It was unfair for the boss to give larger bonuses to his friends.
... And it's very unfair. ...
... unfair advantage of our manufacturers. So we're going to make sure that people ...