Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.
- I met him quite unexpectedly.
Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
- We had unexpected visitors.
Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
- To our great surprise, he suddenly resigned.
Seni burada görmek ne hoş sürpriz!
- What a pleasant surprise to see you here!
Burada ne yapıyorsun? diye şaşkınlıkla bana sordu.
- What are you doing here? he asked me in surprise.
Depremin ardından, insanlar şaşkınlıkla yerdeki derin çukura baktılar.
- After the earthquake, people stared into the deep hole in the ground in surprise.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
- One thing's for sure: you can expect the unexpected.
O, oldukça beklenmeyen bir durumdur.
- That is rather unexpected.
Ne beklenmeyen bir zevk!
- What an unexpected pleasure!
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
- And then something unexpected occurred.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
Ne beklenmedik bir sürpriz!
- What an unexpected surprise!
Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
Ona sürpriz yapmak istedim.
- I wanted to surprise her.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
- He appeared unexpectedly after three years of absence.
O ansızın sana aptal dedi.
- He unexpectedly called you stupid.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
- We don't like unexpected guests.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- Happiness is always unexpected.