Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.
- I met him quite unexpectedly.
Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.
- I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
- One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.
- The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
- For Tom, getting fired was an unexpected shock.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
- And then something unexpected occurred.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
- He appeared unexpectedly after three years of absence.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
O ansızın sana aptal dedi.
- He unexpectedly called you stupid.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- Happiness is always unexpected.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
- We don't like unexpected guests.
Tom durup dururken öldü.
- Tom died unexpectedly.
Bayan Young onu habersizce ziyaret etmeme aldırış etmedi.
- Mrs. Young didn't mind my dropping in on her unexpectedly.
Tom habersizce Mary'nin evine geldi.
- Tom showed up at Mary's house unexpectedly.
Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.
- One morning, she unexpectedly met him on the street.