Tom anlaşılır biçimde kızgındı.
- Tom was understandably angry.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Osaka lehçesini anlamak zordur.
- It's hard to understand the Osaka dialect.
Bu kesinlikle anlaşılır.
- It's perfectly understandable.
Tom, Fransızca'yı daha iyi anlamak istiyor.
- Tom would like to understand French better.
Bilmek, anlamakla aynı değildir.
- Knowing is not the same as understanding.
O anlaşılabilir bir suçlamaydı.
- It was an understandable accusation.
O kusursuzca anlaşılabilir.
- That's perfectly understandable.
Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
- Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
Hiç kimse beni anlamıyor.
- No one understands me.
Siz insanları anlamıyorum.
- I do not understand you.
I understand that you have information for me.