Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
Bazen gelecek ile ilgili huzursuzlanıyorum.
- I sometimes get uneasy about the future.
Tom hakkında biraz tedirgin hissediyorum.
- I feel a little uneasy about Tom.
Onun mektuplarını gördüğünde kendini biraz tedirgin hissetti.
- When he saw her letter, he felt somewhat uneasy.
Seni ne rahatsız ediyor?
- What's making you uneasy?
Sami kendini gerçekten rahatsız hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Endişe verici bir sessizlik vardı.
- There was an uneasy silence.