The news dashed our hopes.
- Haber umutlarımızı yıktı.
Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
- Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
I feel hopeful about the future.
- Gelecekle ilgili umutlu hissediyorum.
Parents were hopeful about the future.
- Ebeveynler gelecek hakkında umutluydu.
Our prospects for victory are excellent at the moment.
- Zafer umutlarımız şu anda mükemmel.
They were sanguine about the company's prospects.
- Onlar şirketin umutları hakkında iyimserdi.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.