Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
- My heart beats fast each time I see her.
O zaman Japonya'da demiryolları yoktu.
- There were no railroads in Japan at that time.
Sanırım hoşça kal dememin zamanıdır.
- I think it's time for me to say goodbye.
Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
- How much time does she need to translate this book?
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.
- That castle was built in ancient times.
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
- How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
- I had a good time last evening.
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
- He will be having dinner with her at this time tomorrow.
Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
- Imagine that you had a time machine.
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?