تعريف uğraşma في التركية الإنجليزية القاموس.
- fight
- hassle
- (Hukuk) pursuit
- tussle
- struggle
- war
- effort
- dealing
I'm tired of dealing with this problem.
- Bu sorunla uğraşmaktan bıktım.
I'm used to dealing with these kind of problems.
- Bu tür sorunlarla uğraşmaya alışkınım.
- striving
- exerting
- {i} coping with
- uğraşmak
- {f} deal
Tom is hard to deal with.
- Tom'la uğraşmak zordur.
I don't want to deal with this problem now.
- Şu an bu sorunla uğraşmak istemiyorum.
- uğraşmak
- {f} labor
- uğraşmak
- strive
- uğraş
- {i} occupation
- uğraşmak
- deal with
I don't want to deal with this problem now.
- Şu an bu sorunla uğraşmak istemiyorum.
Such a problem is hard to deal with.
- Böyle bir sorun ile uğraşmak zordur.
- uğraşmak
- {f} cope
- uğraş
- strove
- uğraş
- {i} avocation
- uğraş
- {i} endeavor
I wish you the best of luck in your next endeavor.
- Bir sonraki uğraşında sana iyi şanslar diliyorum.
- uğraşmak
- strive against
- uğraşmak
- {f} endeavor
- uğraşmak
- {f} push
- uğraşmak
- {f} toil
- uğraşmak
- make an effort
- uğraş
- fight
- uğraş
- career
- uğraşmak
- bend over backwards
- uğraşmak
- attend to
- uğraşmak
- strove
- uğraşmak
- struggle on
- uğraşmak
- fight with
- uğraşmak
- cope with
- uğraşmak
- exert
- uğraşmak
- exsert
- uğraş
- dealt
Have you ever dealt with a problem like this?
- Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?
That's how we dealt with it.
- O, bizim onunla nasıl uğraştığımızdır.
- uğraş
- cope with
- uğraş
- {f} striven
- uğraş
- struggle on
- uğraş
- dealt with
- uğraş
- employment
- uğraş
- strive
- uğraş
- pursuit
- uğraş
- deal
Such a problem is hard to deal with.
- Böyle bir sorun ile uğraşmak zordur.
Tom is hard to deal with.
- Tom'la uğraşmak zordur.
- uğraş
- deal with
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
Such a problem is hard to deal with.
- Böyle bir sorun ile uğraşmak zordur.
- uğraş
- profession
I love dealing with professionals.
- Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.
- uğraş
- {f} striving
- uğraş
- struggle
He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
I struggled to get out of the subway.
- Metrodan inmek için uğraştım.
- uğraş
- attend to
I have other things to attend to.
- Uğraşacağım başka şeylerim var.
- uğraş
- cope
- uğraş
- pastime
In my opinion, Tatoeba is a pleasant and instructive pastime.
- Bence Tatoeba hoş ve eğitici bir uğraştır.
- uğraş
- {f} dealing
I'm tired of dealing with this problem.
- Bu sorunla uğraşmaktan bıktım.
Who do you think we're dealing with?
- Kiminle uğraştığımızı zannediyorsun?
- uğraşmak
- exert oneself
- uğraşmak
- do battle
- uğraşmak
- try
I finally stopped trying to persuade Tom to clean his room.
- Sonunda Tom'u odasını temizlemeye ikna etmek için uğraşmaktan vazgeçtim.
It's nonsense to try that.
- Ona uğraşmak anlamsız.
- uğraşmak
- tackle
- uğraşmak
- get
- uğraşmak
- {f} wrestle
- uğraşmak
- see about
- uğraşmak
- {i} labour
- uğraşmak
- struggle
- boşuna uğraşma
- futile effort
- uğraşmak
- -la: Pester, bother, pick on (someone)
- uğraşmak
- -la: Work hard to help (someone)
- uğraşmak
- -la: Work on, be engaged in, be busy with (a job)
- uğraşmak
- -la: Fight with
- uğraşmak
- Strive, struggle, endeavor, exert oneself, put forth an effort, work hard
- amatörce uğraşma
- dilettantism
- ayrıntısıyla uğraşma
- detail
- ele geçirmeye uğraşma
- siege
- ev işleri ile uğraşma
- homemaking
- güzel sanatlarla uğraşma
- artistry
- sanat veya bilimle zevk için uğraşma
- dilettantism
- ufak işlerle uğraşma
- pettiness
- uğraş
- engagement
- uğraş
- exertion
- uğraş
- toil
- uğraş
- striving, struggle, endeavor, strong and determined effort or exertion
- uğraş
- resource
- uğraş
- tug
- uğraş
- (Hukuk) (iş veya mesleği kapsar) occupation
- uğraş
- wrestle
- uğraş
- endeavour [Brit.]
- uğraş
- occupation, work
- uğraş
- profession, occupation, pursuit; struggle, fight
- uğraş
- {i} endeavour
- uğraşmak
- grapple
The Esperanto movement has always had to grapple with the problem of 'eternal beginners'.
- Esperanto hareketi her zaman 'ebedi başlayanlar' sorunu ile uğraşmak zorunda kalmıştır.
- uğraşmak
- attack
- uğraşmak
- agonize
- uğraşmak
- get at
- uğraşmak
- to fight with
- uğraşmak
- to work hard to help (someone)
- uğraşmak
- fight
- uğraşmak
- to work on, be engaged in, be busy with (a job)
- uğraşmak
- engage in
- uğraşmak
- endeavour [Brit.]
- uğraşmak
- work hard
- uğraşmak
- to strive, struggle, endeavor, exert oneself, put forth an effort, work hard
- uğraşmak
- be occupied in doing
- uğraşmak
- tussle
- uğraşmak
- (biriyle) pick on
- uğraşmak
- come at
- uğraşmak
- go in for
- uğraşmak
- contend
- uğraşmak
- to pester, bother, pick on (someone)
- uğraşmak
- to struggle, to exert oneself, to seek; to fight (with); to deal with
- uğraşmak
- groove
- uğraşmak
- be occupied with doing
- uğraşmak
- mess with
- uğraşmak
- {f} seek
- uğraşmak
- {f} tug
- uğraşmak
- work away
- uğraşmak
- mess around with
- uğraşmak
- be at war with
- uğraşmak
- monkey with
- uğraşmak
- monkey around with
- uğraşmak
- {f} haze
- uğraşmak
- {f} moil
- uğraşmak
- {i} endeavour
- uğraşmak
- set to
- uğraşmak
- try hard
- şeytanla uğraşma
- diablerie