It will cost 500 dollars to fly to Paris.
- Paris'e uçmak 500 dolara mal olacak.
If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
If humans were meant to fly, they would have wings.
- İnsanlar uçmak için amaçlansalardı kanatları olurdu.
I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir.
He uses a pencil with a fine point.
- O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
- Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
Do you ever dream about flying through the sky?
- Gökyüzünde uçmayı hiç hayal eder misin?
Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.
Tom tiptoed into the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.
Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.
- Tom sessizce elbiselerini giydi ve ayak uçlarına basarak odadan çıktı.
Tom pushed Mary off the edge of the cliff.
- Tom Mary'yi uçurumun kenarından itti.
He stood on the edge of the cliff.
- O, uçurumun kenarında durdu.
He fell from one extreme to the other.
- O bir uçtan diğerine düştü.
Fadil went to extremes to cover up his greed.
- Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
- Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
- Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
Tom wanted a pencil with a softer lead.
- Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
You could hear a pin drop.
- Sinek uçsa duyabilirsin.
It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
A bat flying in the sky looks like a butterfly.
- Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
She observed how butterflies fly.
- O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
This is the second time I've flown.
- Bu ikinci kez uçuşum.
An airplane had flown over the mountain.
- Bir uçak dağ üzerinden uçtu.
I saw a flock of birds flying aloft.
- Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
This pigeon flew from San Francisco to New York.
- Bu güvercin San Francisco'dan New York'a uçtu.
She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
These birds don’t fly well but they are excellent runners.
- Bu kuşlar iyi uçmaz ama harika koşuculardır.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
yakında istanbul a uçuyorum.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
The town is located in the extreme north of Japan.
- Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
No bird soars too high if he soars with his own wings.
- Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.