Heads I win, tails you lose.
- Turalar ben kazanırım, yazılar sen kaybedersin.
Stratford-on-Avon, where Shakespeare was born, is visited by many tourists every year.
- Shakespeare'in doğduğu yer, Stratford-on-Avon, her yıl bir sürü turist tarafından ziyaret edilir.
What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
- Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
That last round of chemo really sapped his energy.
- Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
Tom doesn't really enjoy swimming laps.
- Tom yüzme turlarından gerçekten hoşlanmaz.
How many laps do you usually swim?
- Genellikle kaç tur yüzersin?
Let's go for a spin around the park.
- Park civarında şöyle bir tur atalım.
Let's take a short drive this afternoon.
- Bu öğleden sonra kısa bir araba turu atalım.
Why don't we take a drive round the island on this ox carriage?
- Neden bu öküz arabasının üstünde bir ada turu yapmıyoruz?
In our city, tourists are an important source of revenue.
- Şehrimizde turistler önemli bir gelir kaynağıdır.
Most of the revellers are tourists.
- Eğlenenlerin çoğu turist.
Tom was wearing an orange jumpsuit and his hands were cuffed in front of him.
- Tom turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.
I am wearing an orange t-shirt and green pants.
- Turuncu bir tişört ve yeşil pantolon giyiyorum.
I had to toss up between two of them.
- Ben onların ikisi arasında yazı tura atmak zorunda kaldım.
I had to toss up between two of them.
- Ben onların ikisi arasında yazı tura atmak zorunda kaldım.
Then to Hanukkah's mild surprise a voice rose up and, with laconic precision, likened this rumored brother Alp to the secretion on the nether parts of a she-tur.