As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
- Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
A strange marine creature was found recently.
- Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.
He had an odd look on his face.
- Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
She's been acting odd lately.
- Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
My name sounds bizarre.
- Benim adım tuhaf görünüyor.
Love is a bizarre feeling that you cannot express in words.
- Aşk kelimelerle ifade edemeyeceğin tuhaf bir duygudur.
Tom thinks Mary is a little weird.
- Tom Mary'nin biraz tuhaf olduğunu düşünüyor.
I know that this is weird.
- Bunun tuhaf olduğunu biliyorum.
This milk has a peculiar taste.
- Bu sütün tuhaf bir tadı var.
You're a peculiar girl.
- Sen tuhaf bir kızsın.
I heard a funny noise.
- Ben tuhaf bir gürültü duydum.
This room smells funny.
- Bu oda tuhaf kokuyor.
If you ask me, she's a little unusual.
- Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
Her unusual behavior caused our suspicions.
- Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
They're strangely close for two guys, don't you think?
- Onlar iki adam için tuhaf biçimde yakınlar, öyle düşünmüyor musun?
Tom has been acting strangely lately.
- Tom son günlerde tuhaf şekilde davranıyor.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
I can't see a freaking thing!
- Tuhaf bir şey göremiyorum.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
We all have our own eccentricities.
- Bizim hepimizin kendi tuhaflıklarımız var.