try; live through; feel; endure

listen to the pronunciation of try; live through; feel; endure
الإنجليزية - التركية

تعريف try; live through; feel; endure في الإنجليزية التركية القاموس.

experience
{i} başa gelen olay
experience
{f} tecrübe etmek
experience
marifetli
experience
yaşantılamak
experience
bizzat yaşamak
experience
(Tıp) eksperiyans
experience
görüp geçirmek
experience
(Nükleer Bilimler) deneyim

Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor. - From my own experience, illness often comes from sleeplessness.

Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir. - Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.

experience
başa gelen şey
experience
{i} olay

Bu olay beni değiştirdi. - This experience has changed me.

Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır. - This is Mary's first experience of a death in the family.

experience
{i} deneyim, tecrübe
experience
serüven
experience
{f} uğramak
experience
deney

Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır. - According to my experience, it takes one year to master French grammar.

Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha? - Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?

experience
(isim) deneyim, pratik, tecrübe, başa gelen olay, hayat, yaşam, olay, din değiştirme [amer.]
experience
{f} karşılaşmak
experience
{i} yaşam

Bu tecrübe onun yaşamında çok önemli sayılır. - This experience counts for much in his life.

Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir. - Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.

experience
görüp geçi
الإنجليزية - الإنجليزية
{f} experience