Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
- Listening to sad music makes me happy.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Bana böyle hüzünlü bakma.
- Don't give me such a sad look.
Birdenbire çok hüzünlendim.
- I suddenly became very sad.
Bana böyle hüzünlü bakma.
- Don't give me such a sad look.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.
Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm.
- I saw the mark of sadness that had remained on her face.
tristhio-dimethyl-benzaldehyde, {C6H3(CH3)2CHS}3.