تعريف trifle في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} önemsememek
- {i} önemsiz şey
Önemsiz şeylerle vakit harcama.
- Don't waste time on trifles.
Erkek kardeşi ile önemsiz şeyler hakkında sık sık tartışır.
- He often quarrels with his brother about trifles.
- çarçur etmek
- pandispanya
- ıvır zıvır
Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.
- In order to make life happy, you must love the everyday trifles.
Böyle ıvır zıvır için bu kadar çok para ödemek cinayettir.
- It is criminal to pay so much money for such trifles.
- {f} dalga geç
Tom, onunla dalga geçilecek biri değil.
- Tom is not to be trifled with.
- {i} önemsiz
Önemsiz şeyler söylemeyi kes! Ana noktaya odaklan.
- Stop saying trifles! Focus on the main point.
Önemsiz şeyler hakkında onunla tartışmayacak kadar akıllıyım.
- I know better than to quarrel with her about trifles.
- meyveli tatlı
- bir tür jöle
- değersiz şey
- {i} ucuz süs
- {i} pandispanyalı tatlı
- {i} az miktar
- şaka yapmak
- {f} üşengeçlik etmek
- {f} oyalanmak
- kalay ve kurşun alaşımı
- {i} İng. pandispanya, kremşantiyi ve meyve ile yapılan bir tatlı
- {i} ucuz ve adi süs eşyası
- pandispanya ve meyvalardan yapılan bir çeşit tatlı
- {f} boş konuşmak
- oynamak
- cüzi şey
- trifle with önem
- oyalamak
- {f} hafife almak
- boş şeyler konuşmak
- boşuna harcamak
- {i} küçük şey
Küçük şeyler hakkında yaygara koparmayın.
- Don't make a fuss about trifles.
Küçük şeylerle onu rahatsız etmeyin.
- Don't trouble him with trifles.
- harcamak
- dalga geçmek
- trifle with
- ciddiye almamak
- trifle with
- ile oynamak
- trifle with
- aşağısamak
- trifle with
- önem vermemek
- trifle with
- hafife almak
- trifle away
- çarçur etmek
- trifle away
- boşa harcamak
- trifle with
- oyalanmak
- trifle with
- önemsememek
- trifle with
- vakit öldürmek
- trifle with something
- ağırsamak
- trifling
- {s} önemsiz
- a trifle
- biraz
- trifling
- dikkate almayarak
- trifling
- kıçı kırık
- trifling
- asılsız
- trifling
- incir çekirdeğini doldurmaz
- trifling
- kıvır zıvır
- a trifle
- bir dereceye kadar
- a trifle
- oldukça
- a trifle
- epey
- trifling
- değersiz
- trifling
- {f} dikkate alma
- trifling
- lağlağı
- a trifle
- biraz, azıcık
- it's a trifle
- bir önemsememek's
- trifler
- {i} havai tip
- trifler
- ciddiyetsiz kimse
- trifler
- {i} avare kimse
- trifler
- {i} işini ciddiye almayan kimse
- trifles
- {i} küçük şeyler
Küçük şeylerle onu rahatsız etmeyin.
- Don't trouble him with trifles.
Küçük şeyler hakkında yaygara koparmayın.
- Don't make a fuss about trifles.
- trifles
- {i} ıvır zıvır
Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.
- In order to make life happy, you must love the everyday trifles.
Böyle ıvır zıvır için bu kadar çok para ödemek cinayettir.
- It is criminal to pay so much money for such trifles.
- trifling
- {s} küçük
- trifling
- triflingnessehemmiyetsizlik
- trifling
- her şeyi ehemmiyetsiz gibi karşılayan
- trifling
- {s} değersiz, işe yaramaz
- trifling
- triflinglyönemsiz olarak
- trifling
- {s} önemsiz, ufak, cüzi, az
- trifling
- {s} üstünkörü
- trifling
- {s} hoppa
- trifling
- {s} saçma