Onun sesindeki bir titreme vardı.
- There was a tremble in her voice.
Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.
- He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him.
Titreyen elleri onun sakin davranışını yalanladı.
- His trembling hands belied his calm attitude.
Tom dizlerinin titrediğini hissetti.
- Tom felt his knees tremble.
Korkunç sahne onu korku içinde titretti.
- The terrible scene made him tremble in fear.
Tom Mary'nin ona karşı titrediğini hissetti.
- Tom felt Mary trembling against him.
Yerin titrediğini hissettik.
- We felt the ground trembling.
Her lip started to tremble as she burst into tears.