Tom Mary'yi ona gönderilen bir zarfı açmak için buğulama yapmaya çalışırken yakaladı.
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
Buhar benim gözlüğümü buğulandırdı.
- The steam has fogged my glasses.
Bir buhar tıslaması vardı.
- There was a hiss of steam.
Atlar yol-silindirlerini çekerdi fakat buhar motorunun icadıyla buhar silindirleri geldi.
- Horses used to pull road-rollers, but the steamroller arrived with the invention of the steam engine.
Biz dil vasıtasıyla iletişim kurarız.
- We communicate by means of language.
Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
- A cloud is condensed steam.
Dil vasıtasıyla düşüncelerimizi ifade ederiz.
- We express our thoughts by means of language.
Düşünceler kelimeler vasıtasıyla ifade edilirler.
- Thoughts are expressed by means of words.
Biz şafak vakti buharlı lokomotif düdüğü ile uyandırıldık.
- We were wakened by the whistle of the steam locomotive at dawn.