Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.
- Last night, we saw a touching film at the movies.
Ne acıklı bir hikaye!
- What a touching story!
Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- All you have to do is touch the button.
Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
- Tom reached out to touch Mary.
Bu şarkı çok dokunaklı.
- This song is very touching.
Sahne oldukça dokunaklıydı.
- The scene was quite touching.
Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
- The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
Seninle nereden iletişime geçebilirim?
- Where can I get in touch with you?
E-posta yoluyla iletişimi sürdürelim.
- Let's keep in touch by e-mail.
Benim soğuk bir dokunuşum var. Bu çok kötü.
- I've a touch of a cold. That's too bad.
Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
- I'll try to get in touch with Tom.
Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.
- I tried to get in touch with the police.
Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
- This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- All you have to do is touch the button.
Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- Lips that touch liquor shall not touch mine.
Bu eve kadın eli değmesi lazım.
- This house needs a feminine touch.
Onunla henüz bağlantı kuramıyorum.
- I can't get in touch with him yet.
Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
- I want to get in touch with him.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Tom eşyalarına dokunan insanları sevmez.
- Tom doesn't like people touching his stuff.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Ben seninle temas kuracağım.
- I will get in touch with you.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- Lips that touch liquor shall not touch mine.
Tom öğle yemeğine dokunmadı.
- Tom didn't touch his lunch.
Ben şimdi son rötuşları yapıyorum.
- I'm adding the finishing touches now.
O planın hâlâ bazı son rötuşlara ihtiyacı vardı.
- That plan still needed some finishing touches.
Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
- When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
Eşyama dokunmanı istemiyorum.
- I don't want you touching my stuff.
Her parents had caught her touching herself when she was fifteen.
He performed one of Ravel's piano concertos with a wonderfully light and playful touch.
Clever touches like this are what make her such a brilliant writer.
With the lights out, she had to rely on touch to find her desk.
He promised to keep in touch while he was away.
Move it left just a touch and it will be perfect.
Suddenly, in the crowd, I felt a touch at my shoulder.
There was his mistress, Maria Morano. I don't think I've ever seen anything to touch her, and when you work for the screen you're apt to have a pretty exacting standard of female beauty.
a touching story.