Ne acıklı bir hikaye!
- What a touching story!
Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.
- Last night, we saw a touching film at the movies.
Bu çok dokunaklı bir hikaye.
- It's a very touching story.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Tom eşyalarına dokunan insanları sevmez.
- Tom doesn't like people touching his stuff.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
- Your dress is touching the wet paint.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like him touching you.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like her touching you.
Bu yılan dokunmak için güvenli midir?
- Is this snake safe to touch?
Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
- When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
Bu cümleler zamana göre farklı.
- These sentences only differ with respect to tense.
Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
- The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
O, onun mümkün olan en kısa sürede onunla iletişim kurmasını istiyor.
- She'd like him to get in touch with her as soon as possible.
E-posta yoluyla iletişimi sürdürelim.
- Let's keep in touch by e-mail.
Benim soğuk bir dokunuşum var. Bu çok kötü.
- I've a touch of a cold. That's too bad.
Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.
- I'm trying to get in touch with her sister.
Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.
- I tried to get in touch with the police.
Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
- This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
- The huge building seemed to touch the sky.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Bu eve kadın eli değmesi lazım.
- This house needs a feminine touch.
Onunla henüz bağlantı kuramıyorum.
- I can't get in touch with him yet.
Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
- I want to get in touch with him.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
Ben seninle temas kuracağım.
- I will get in touch with you.
Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- Lips that touch liquor shall not touch mine.
Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- All you have to do is touch the button.
Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.
- Tom added a few finishing touches to the painting.
O planın hâlâ bazı son rötuşlara ihtiyacı vardı.
- That plan still needed some finishing touches.
a touching story.
Her parents had caught her touching herself when she was fifteen.
He performed one of Ravel's piano concertos with a wonderfully light and playful touch.
Clever touches like this are what make her such a brilliant writer.
With the lights out, she had to rely on touch to find her desk.
He promised to keep in touch while he was away.
Move it left just a touch and it will be perfect.
Suddenly, in the crowd, I felt a touch at my shoulder.
There was his mistress, Maria Morano. I don't think I've ever seen anything to touch her, and when you work for the screen you're apt to have a pretty exacting standard of female beauty.
... ways that data is actually touching your lives every day, ...
... getting the ball in the net without anyone touching it. ...