toucher

listen to the pronunciation of toucher
الفرنسية - التركية
değmek, dokunmak; almak; ilgilendirmek; söylemek; hısım olmak; değişiklik yapmak; yanında olmak
değmek, dokunmak
değme
dokun

Ona dokunmamalısın, çünkü o kolayca kırılır. - Tu ne dois pas le toucher car c'est très fragile.

Önceden izin almadan hiçbir şeye dokunma. - Ne rien toucher sans demander la permission au préalable.

dokuna
tuşe etmek
dokunmatik
elim sende oyunu
iletişimi koparma
değdirmek
dokunuşlar
dokunma duyusu
yakalamaca
dokunmak
tuşe
teğet geçmek
değişiklik yapmak
el sürmek
hısım olmak
الإنجليزية - التركية
dokunan kimse
الفرنسية - الإنجليزية
{v} grabble
{v} impinge
{v} move
{v} feel
{v} hit
{n} handling
{v} handle
{v} cash
{v} tamper
{n} sense of touch, touch
touch; feel; contact; strike, hit; finger, handle; affect; earn
{n} taction
touch

She felt something touch her neck. - Elle sentit quelque chose toucher son cou.

A bear will not touch a dead body. - Un ours ne touchera pas un cadavre.

الإنجليزية - الإنجليزية
toucha; one who tries get something out of others for nothing in return
One who touches
a person who causes or allows a part of the body to come in contact with someone or something
toucher

    علم أصول الكلمات

    [ 't&ch ] (verb.) 14th century. From touch, the second sense being derived from to touch someone for money.
المفضلات