When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
- Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
My computer is connected to a properly grounded outlet.
- Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
We're losing too much ground.
- Çok fazla toprak kaybediyoruz.
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
They increased the territory of the empire.
- Onlar imparatorluğun topraklarını genişletti.
Armies invaded and conquered the enemy territory.
- Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
The four basic elements are Earth, Air, Fire and Water.
- Dört temel öge toprak, hava ateş ve sudur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.