A crowd soon gathered around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplandı.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
Let's get together and have a party.
- Toplanalım ve bir parti verelim.
When can we get together?
- Ne zaman toplanabiliriz?
Tens of thousands of people gathered in Saint Peter's Square on Sunday morning, despite the cold and the rain, to take part in Solemn Mass with Pope Francis in celebration of Easter.
- On binlerce insan soğuk ve yağmura rağmen Paskalya kutlamasında Papa Francis ile Dindar Kütleye katılmak için pazar sabahı Aziz Petrus Meydanında toplandı.
We had a casual meeting on the crowded street.
- Kalabalık caddede sıradan bir toplantı yaptık.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
The crowd assembled in front of the post office.
- Kalabalık postanenin önünde toplandı.
The club members assembled in the meeting room.
- Kulüp üyeleri toplantı salonunda toplandı.
Naples gathers many tourists.
- Napoli çok sayıda turist toplar.
The dictionary gathers nearly half a million words.
- Sözlük yaklaşık yarım milyon kelime toplar.
I don't harvest their olives.
- Onların zeytinlerini toplamam.
I don't harvest your olives.
- Senin zeytinlerini toplamam.
Sami can make up his own bed.
- Sami kendi yatağını toplayabilir.
They make up about 12.5 percent of the total population.
- Onlar toplam nüfusun yaklaşık yüzde 12,5'ğunu oluşturuyorlar.
I should like to see the trees from which you picked these apples.
- Ben, bu elmaları topladığın ağaçları görmek istiyorum.
A magnet can pick up and hold many nails at a time.
- Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.
The teacher assembled the students in the hall.
- Öğretmen salonda öğrencileri topladı.
The students assembled in the classroom.
- Öğrenciler sınıfta toplandı.
Summon up your courage and tell the truth.
- Cesaretini topla ve gerçeği söyle.
Those numbers don't add up.
- Bu rakamlar toplanmaz.
These figures don't add up.
- Bu şekiller toplanmaz.
The squirrel was busy gathering nuts.
- Sincap fındık toplamayla meşguldü.
A crowd was gathering around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
Can you briefly sum up what was said at the meeting?
- Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
He mustered up his courage to talk to a foreigner.
- O bir yabancı ile konuşmak için cesaretini topladı.
She finally mustered up the courage to ask him for more money.
- Ondan biraz daha para istemek için sonunda cesaretini topladı.
Tom collected coffee cups.
- Tom kahve fincanlarını topladı.
Tom collected old coins.
- Tom eski bozuk paraları topladı.
Tom isn't currently collecting unemployment benefits.
- Tom şu an işsizlik ödeneğini toplamıyor.
I lost interest in collecting stamps.
- Pulları toplamada ilgimi kaybetti.
The whole world is watching the summit conference.
- Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.
Summon up your courage and tell the truth.
- Cesaretini topla ve gerçeği söyle.