Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- He pressed me to stay a little longer.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
- He has to have his blood pressure taken every day.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- The crowd pressed toward the gate.
Yüzünü vitrine bastırdı.
- He pressed his face against the shop window.
He would reveal, but dare not.-Sir, be comforted. (Fletcher, Pilgrim, I. 2.).