Denemek için bana uğra.
- Come on over to have a try.
Bunu denemek istiyorum.
- I'd like to try this on.
Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
- Linux is a free operating system; you should try it.
Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
- Tom always wants to try something new.
Okulda daha fazla gayret etmek zorundayım.
- I have to try harder at school.
Bu benim kendi makalem.
- This essay is my own.
Zamanlanmış makale yazımından nefret ederim.
- I hate timed essay writing.
Madam Rodriguez deneme yazımı görmek istemedi mi?
- Didn't madam Rodriguez want to see my essay?
Öğretmen Tom'a denemesinin iyi yazıldığını söyledi.
- The teacher told Tom his essay was well written.
Böyle bir şeyi yapmaya çalışmak zaman israfıdır.
- Trying to do such a thing is a waste of time.
Seninle benim aramdaki fark benim aslında doğru olanı yapmaya çalışmakla ilgileniyorum olmam.
- The difference between you and me is that I'm actually interested in trying to do what is right.
Şifrenizi geri alma girişiminiz başarılı değildir. Lütfen tekrar deneyin.
- Your attempt to retrieve your password was not successful. Please try again.
Ona uğraşmak anlamsız.
- It's nonsense to try that.
Sonunda Tom'u odasını temizlemeye ikna etmek için uğraşmaktan vazgeçtim.
- I finally stopped trying to persuade Tom to clean his room.
Onu geri getirmeye çalışmak aptalca olur.
- To try to bring it back would be foolish.
Mesajınızı anlatmak bir yerlinin tam olarak söyleyeceği gibi onu söylemeye çalışmaktan çok daha önemlidir.
- Getting your message across is much more important than trying to say it exactly like a native speaker would say it.
İş için beni deneyin, lütfen.
- Please try me for the job.
Niçin tenisi denemiyorsun?
- Why don't you give tennis a try?
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Ben bir deneme üzerinde çalışmak zorunda kaldım.
- I had to work on an essay.
Bir kompozisyon yazabilir misin?.
El yazısı kompozisyonlar kabul edilmeyecektir.
- Handwritten essays won't be accepted.
Kompozisyon yarışması için giriş şartları çok sıkıdır.
- The entry requirements for the essay competition are very strict.
Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Başarısız olmanın nedeni yeterince sıkı çabalamamandır.
- The reason why you failed is you did not try hard enough.
Today I scored my first try.
Try this—you’ll love it.
I gave sushi a try but I didn’t like it.
You are trying too hard.
I'll come to dinner soon. I'm trying to beat this level first.
euery feend his busie paines applide, / To melt the golden metall, ready to be tride.
... the environment and culture so that you immunize yourself against people who will try to sell ...
... So why don't we try and find a seafood restaurant? ...