تعريف to trespass في الإنجليزية التركية القاموس.
- sin
- günah
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
İnsan bir günahkar doğar.
- Man is born a sinner.
- sin
- büyük hata
- sin
- günaha girmek
- sin
- nefsine uymak
- trespass
- izinsiz girmek
- trespass
- (Kanun) izinsiz giriş
- sin
- {f} günah işle
Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
- Forgive me Father for I have sinned.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
- sin
- kabahat
- sin
- suç
Günahı suçla karıştırmayın.
- Do not mistake sin with crime.
Yüzüne bakılmayacak kadar suçlusun.
- You're guilty as sin.
- trespass
- araziye tecavüz
- trespass
- {f} izinsiz gir
Özel mülkiyete izinsiz giriyorsunuz.
- You are trespassing on private property.
İzinsiz girenler kovuşturulacak.
- Trespassers will be prosecuted.
- trespass
- (başkasının arazisine) izinsiz girmek
- trespass
- başkasının arazisine izinsiz girme
- sin
- günah işle(mek)
- trespass
- kanuna karşı gelme
- trespass
- günah işlemek
- trespass
- günah
- trespass
- başkasının mülküne haksız olarak ayak basmak, hududu geçmek
- trespass
- No trespassing. = Geçilmez. Girilmez
- sin
- live in sin nikahsız olarak karı koca hayatı yaşam
- sin
- günah i
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
- sin
- besetting sin insanların daima işlemeye meyilli oldukları günah
- sin
- {i} büyük hata: It's a sin for you to throw that bread away! O ekmeği atma, günah!
- sin
- affolunmaz günah
- sin
- sin offering günahların affedilmesi için sunulan şey
- sin
- {f} suç işlemek
- sin
- deadly sin büyük günah
- trespass
- Geçilmez
- trespass
- {f} on/upon -i kötüye kullanmak, -i istismar etmek: trespass on s.o.'s trespass on s.o.'s time birinin zamanını almak
- trespass
- {i} yasayı çiğneme
- trespass
- {i} girme
Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- How dare you trespass on my property!
- trespass
- {f} (on/upon) (başkasının arazisine) izinsiz girmek, tecavüz etmek
- trespass
- {f} tecâvüz etmek (hak)
- trespass
- başkasının hakkına tecavüz
- trespass
- {f} suç işlemek
- trespass
- ihla1 etmek
- trespass
- tresp günah
- trespass
- hududu geçmek
- trespass
- {i} tecâvüz (hakka)
- trespass
- günah/ihlal
- trespass
- Girilmez
- trespass
- {i} izinsiz girme
Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- How dare you trespass on my property!