Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to travel alone.
Seninle yolculuk etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Tom'un tek başına seyahat etmek istemesi çok zayıf bir olasılıktır.
- It's very unlikely that Tom will ever want to travel alone.
Dünyayı gezmek istiyorum.
- I would like to travel around the world.
Dünya'yı gezmek istiyorum.
- I'd like to travel around the world.
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
- Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
İki aylığına Avrupa'yı geziyor olacağım.
- I will be traveling in Europe for two months.
Önümüzdeki ayın başında Estonya'ya geziye gideceğiz.
- We're going to travel to Estonia at the beginning of next month.
Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
- Steve told me the tale of his travels.
Zamanda yolculuk mümkündür.
- Time travel is possible.
O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
- She likes traveling best of all.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
- I'll travel across Europe by bicycle this summer.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.
- I worked my way through college.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
- I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
Işık sesten daha hızlı hareket eder.
- Light travels faster than sound.
Işık sesten çok daha hızlı hareket eder.
- Light travels much faster than sound.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
- I had a chance to travel abroad.
Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
- I want to take a year off and travel around the world.
Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.
- Tom wants to travel around Europe.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
- Tom got it done right way.
Yulaf ezmesini yiyebileceğim tek usul bol şekerlidir.
- The only way I can eat oatmeal is with a lot of sugar.
Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
- I want to take a year off and travel around the world.
Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
- We've been traveling for three days.
Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
- Dan traveled to London to see Linda.
Tom dünyayı görmek için yurtdışına seyahat ediyor.
- Tom travels abroad to see the world.
O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
- We've come a long way since then.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
- The lake is a long way from here.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
- As they didn't know the way, they soon got lost.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Biz senin yönteminin dışında kalacağız.
- We'll stay out of your way.
En iyi öğrenme yöntemi hata yapmaktır.
- The best way to learn is to make mistakes.
Tom buradan uzakta yaşamaktadır.
- Tom lives a long way from here.
O çok uzakta yaşıyor.
- He lives a long way away.
Bizim tarafa yolun düşerse, bize uğramayı unutma.
- Be sure to drop in on us if you come our way.
Elbiselerimi değiştirirken sadece bir dakika için diğer tarafa bakar mısın?
- Would you mind looking the other way for just a minute while I change my clothes?
Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.
- Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving.
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
- His warm way with people had made him hugely popular.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Köylülerin durumu birçok yönden on yıl öncesine göre daha iyi.
- The situation of the villagers is better than ten years ago in many ways.
Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
- We are groping for a way out of the present situation.
O, her bakımdan bir beyefendidir.
- He is a gentleman in every way.
Bir bakıma, Susie anneme benziyor.
- In a way, Susie seems like my mother.
on a time as they together way'd, / He made him open chalenge .
travel to Spain.
I like to travel.
I’m off on my travels around France again.
I’ve travelled the world.
My drill press has a travel of only 1.5 inches.
... or more. That includes time travel, warp drive, higher dimensions, portals through ...
... Or if you went to figure out how to travel, you probably ...