Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
- Do you like to travel by yourself?
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.
- Do you like to travel?
Ben aya seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel to the moon.
Dünyayı gezmek istiyorum.
- I want to travel around the world.
Dünya'yı gezmek istiyorum.
- I'd like to travel around the world.
Seninle yolculuk etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Geçtiğimiz yılın bu zamanında Filipinler'de geziyordu.
- He was traveling in the Philippines this time of last year.
İki aylığına Avrupa'yı geziyor olacağım.
- I will be traveling in Europe for two months.
Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
- Steve told me the tale of his travels.
Uzayı işgâl edeceğimiz ve Ay'a yolculuk yapacağımız gün yakında gelecek.
- The day will soon come when we will conquer space and travel to the moon.
Ben aya seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel to the moon.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
- May I pay with a travelers' check?
Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
- I'll travel across Europe by bicycle this summer.
Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.
- I worked my way through college.
Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.
- I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made.
Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
- The earth travels in an orbit around the sun.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
- I had a chance to travel abroad.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.
- Tom wants to travel around Europe.
Tom, Avrupa'da dolaşmak istedi.
- Tom wanted to travel around Europe.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Onun seyahate gitmek için yeterli parası yok.
- He doesn't have enough money to go travelling.
Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
Biz onu usulüne göre yapıyoruz.
- We're doing it the right way.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
- Tom got it done the right way.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
- I want to take a year off and travel around the world.
Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
- We've been traveling for three days.
Fadıl, Leyla'yı görmek için Kahire'ye gitti.
- Fadil traveled to Cairo to see Layla.
Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
- Dan traveled to London to see Linda.
O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
- We've come a long way since then.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
- The lake is a long way from here.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
- The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.
- The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things.
En iyi öğrenme yöntemi hata yapmaktır.
- The best way to learn is to make mistakes.
O adam biraz uzakta duruyordu fakat Tom'un bağırdığını duyunca geri döndü.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
O çok uzakta yaşıyor.
- He lives a long way away.
Elbiselerimi değiştirirken sadece bir dakika için diğer tarafa bakar mısın?
- Would you mind looking the other way for just a minute while I change my clothes?
Bizim tarafa yolun düşerse, bize uğramayı unutma.
- Be sure to drop in on us if you come our way.
Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
- He grumbled about the way they treated him.
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
- His warm way with people had made him hugely popular.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Köylülerin durumu birçok yönden on yıl öncesine göre daha iyi.
- The situation of the villagers is better than ten years ago in many ways.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
- Your way of looking at something depends on your situation.
O, her bakımdan bir beyefendidir.
- He is a gentleman in every way.
Bir bakıma, Susie anneme benziyor.
- In a way, Susie seems like my mother.
on a time as they together way'd, / He made him open chalenge .
travel to Spain.
I like to travel.
I’m off on my travels around France again.
I’ve travelled the world.
My drill press has a travel of only 1.5 inches.
... it is always mistakenly being sold as the poor man's on set to air travel ...
... in time travel if you start to use something called string theory. ...