Yapmanız gereken bütün şey bana inanmaktır.
- All you have to do is believe me.
Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
- This child believes that the earth is flat.
Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
- Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.
O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- He didn't believe Ben's words.
Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
- Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.
Bana göre buna inanmak zor.
- I find this hard to believe.